Bartın 360 © 2024. Tüm hakları saklıdır.

  1. Anasayfa
  2. Çevre
  3. Uluslararası Kurum ve Kuruluşların Sürdürülebilir Kalkınma Yaklaşımına Bakışı

Uluslararası Kurum ve Kuruluşların Sürdürülebilir Kalkınma Yaklaşımına Bakışı

-

- 9 dk okuma süresi

Çevre sorunları, geçmişten günümüze kadar insan faaliyetleri ya da doğal faaliyetler sonucunda dengenin bozulmasıyla hayatımızda yer alan sorunlardan biri olmuştur. Ancak bu sorunların ciddiyetinin fark edilmesi 20. yüzyıla kadar önemsenmemiştir. 20. yüzyılın sonunda önem kazanan çevre sorunları, çevre hukukunda da önemli bir yer edinmiştir. Çevre hukukunun ilkesi olan sürdürülebilir kalkınma; gelecek nesillerin ihtiyaçlarını göz önünde tutarak yaşamımızı sürdürmek anlamına gelmektedir.

Sürdürülebilir kalkınma kavramına uluslararası sözleşmeler ve uluslararası kuruluşlar da önem vermiştir. Sürdürülebilir kalkınma kavramı, Roma Kulübü’nün yayınladığı “Büyümenin Sınırları” raporunda isim olarak geçmese de, büyümenin sürekli olmasının imkânsız olduğunu ve büyümeye bu şekilde devam edilirse 21. yüzyılda dünyanın sonunun geleceği gibi büyük bir iddia öne sürülmüştür. Bu raporda, bu şekilde büyümeye devam edilirse gelecek nesillere yaşanacak bir dünya kalmayacağı savunulmuştur. Her ne kadar bu raporda sürdürülebilir kalkınma kavramı geçmese de, sürdürülebilir kalkınmanın temelini atmıştır (Cansever, 2024, s. 636; Tıraş, 2012, ss. 37-38).

Sürdürülebilir kalkınma kavramı, ASEAN Antlaşması’nda 1985 yılında yer almıştır (Yüksel & Barut, 2023, s. 49). Tanım olarak ise ilk kez 1987 yılında yapılmıştır. Ortak Geleceğimiz Raporu’nda (Brundtland Raporu) yapılan bu tanım, gelecek kuşaklar arasındaki adalet kavramı açısından önemlidir.

Dünya, çevre ve sürdürülebilir kalkınma kavramı açısından tek bir fikir birliği sağlamak amacıyla 1992’de Rio Zirvesi’nde tek bir amaç için toplanmıştır. Bu zirveye 179 ülkeden 117 devlet başkanı katılmıştır (Ergün & Çobanoğlu, 2012, s. 105). Bu zirvede sürdürülebilir kalkınma kavramı doğrudan geçmese de, çıkan çıktılar önemlidir:

  • Gündem 21
  • Yeryüzü Şartı
  • İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
  • Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi
  • Orman Bildirisi

Bu çıktılarda sürdürülebilir kalkınma kavramı geçmişte olduğu gibi yer almıştır; ancak uygulanamamıştır. Kuzey-Güney çatışmaları nedeniyle uygulanamayan bu konferans, bize “ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar” ilkesini literatüre kazandırmış ve sürdürülebilir kalkınma kavramının yerelleşmesine katkı sağlamıştır (Ergün & Çobanoğlu, 2012, s. 105; Karabıçak & Armağan, 2004, s. 211; Yüksel & Barut, 2023, s. 105).

1992 yılında yapılan bu zirvede alınan kararların nasıl işlediğini ve bu beş yıllık sürecin nasıl geçtiğini değerlendirmek üzere 1997’de Rio+5 Konferansı düzenlenmiştir. Sonuç olarak bu konferansın beklentileri karşılamadığı ve alınan kararların uygulanamadığı ortaya konulmuştur. Bir diğer önemli vurgusu da, her ülkenin uluslararası sürdürülebilir kalkınma eylemlerini gerçekleştirmesi gerektiğinin kabul edilmesidir. Ve yine gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde bu kalkınma yaklaşımının sonuçlarının farklı olduğu görülmüştür (Karabıçak & Armağan, 2004, s. 201; Özmehmet, 2008, s. 10).

Bu 10 yıllık süreci değerlendirmek için 2002 yılında Johannesburg Zirvesi düzenlenmiştir. Bu zirveden “Rio+10” ismiyle de söz edilmektedir. Diğer zirvelerden farklı olarak bu zirvede, hazırlık ve toplantılara herkesin katılım sağlaması teşvik edilmiştir. Devlet temsilcilerinin yanı sıra yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve topluluklardan oluşan çeşitli kuruluşlar da katılım sağlamış ve herkesin yükümlülüklerini yerine getirmesi hedeflenmiştir.

Katılan ülkeler, 1992’de yapılan konferansta alınan kararlar doğrultusunda o süreçte yaptıkları çalışmaları ve gelecek için öngörülerini içeren birer rapor hazırlamıştır. Bu raporlar incelendiğinde şu sonuçlara ulaşılmıştır:

  • Fakirliğin yok edilmesi gerektiği
  • Enerji arz çeşitliliğinin artırılması gerektiği
  • Biyolojik çeşitlilik kayıplarına önem verilmesi gerektiği
  • Hesap verebilirliğin artırılması
  • Ulusal sürdürülebilir kalkınma için birlikteliğin 2005 yılına kadar kurulmaya başlanmasına karar verilmiştir (Özmehmet, 2008, ss. 10-11).

Eylül 2000’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda tüm delegeler toplanarak ortak sorumlulukların varlığını, eşitlik ve insan onuru esaslarını kabul etmiştir. 2015 yılına kadar dünyada ekonomik ve sosyal kalkınma hakkında birlik için hedefler belirlenmiştir. Bu hedefler, yayımlanan Binyıl Bildirgesi’nde belirtilmiştir (Peşkircioğlu, 1999). Bu hedefler:

  • Aşırı yoksulluğun ve açlığın yok edilmesi
  • Evrensel ilköğretimin sağlanması
  • Cinsiyet eşitliğinin teşvik edilmesi ve kadınların güçlendirilmesi
  • Çocuk ölüm oranının azaltılması
  • Anne sağlığının iyileştirilmesi
  • HIV/AIDS, sıtma ve diğer hastalıklarla mücadele edilmesi
  • Çevresel sürdürülebilirliğin sağlanması
  • Kalkınmaya yönelik küresel iş birliğinin geliştirilmesi

Bu hedefler tüm ülkeler için kabul edilmiş ve bunları gerçekleştirmek için eylem planları oluşturulmuştur.

Birleşmiş Milletler, 2000 yılında yayımladığı Binyıl Bildirgesi’ndeki hedeflerin nasıl ilerlediğini değerlendirdiğinde, 15 yıllık performansın çevre sorunlarının çözümünde yetersiz kaldığını açıklamıştır. Eylül 2015’te düzenlenen Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi’nde Binyıl Kalkınma Hedefleri ile başlanıp bu deneyimlerden yeni hedefler oluşturulması hedeflenmiştir. 193 ülkenin imzasıyla 17 hedef kabul edilmiştir. Bu hedefler, 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri olarak adlandırılmış ve 2030 yılına kadar herkes için insan hakkı felsefesini benimseyen bir uluslararası kalkınma planı oluşturulması öngörülmüştür (Peşkircioğlu, 1999).

Sonuç olarak, sürdürülebilir kalkınmayla ilgili yapılan tüm konferans, toplantı ve anlaşmalardan çıkan ortak sonuç; her ne kadar sürdürülebilir kalkınma ile ilgili birçok hedef konulsa da, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki çıkar çatışmaları nedeniyle somut sonuçlara ulaşılamadığıdır. Gelişmiş ülkelerin büyümeye devam etme isteği ve gelişmekte olan ülkelere yardım etmeyip yalnızca onların büyümeyi durdurması gerektiğini düşünmeleri, alınan kararların başarısızlıkla sonuçlanmasına sebep olmuştur.

KAYNAKÇA

Cansever, İ. H. (2024). Sürdürülebilir Kalkınma ve Sağlık: Türkiye’nin 2023 Hedefleri ile Karşılaştırmalı Bir Değerlendirme. Hacettepe Sağlık İdaresi Dergisi, 24(3), 633-650.

Ergün, T., & Çobanoğlu, N. (2012). Sürdürülebilir Kalkınma ve Çevre Etiği. Ankyra: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 3(1), 97-123.

Karabıçak, M., & Armağan, R. (2004). Çevre Sorunlarının Ortaya Çıkış Süreci, Çevre Yönetiminin Temelleri ve Ekonomik Etkileri. Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Dergisi, 9(2), 203-208.

Özmehmet, E. (2008). Dünyada ve Türkiye’de Sürdürülebilir Kalkınma Yaklaşımları. Yaşar Üniversitesi E-Dergisi, 3(12), 1853-1876. https://doi.org/10.19168/jyu.48930

Peşkircioğlu, N. (1999). 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri: Küresel Verimlilik Hareketine Doğru. VII. Dünya Verimlilik Kongresi Sonuç Bildirgesi, Kuala Lumpur, Malezya.

Tıraş, H. H. (2012). Sürdürülebilir Kalkınma ve Çevre: Teorik Bir İnceleme. Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2(2), 57-73.

Yüksel, A., & Barut, D. (2023). Uluslararası Çevre Hukukunda Sürdürülebilir Kalkınma. Çevre, Şehir ve İklim Dergisi, 2(3), 32-58.

Hazırlayan: Aleyna MENEVŞE

Kaynak: CUMHA – CUMHUR HABER AJANSI

İlgili Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir